Adamın biri köpeğinin tasmasından tutmuş yolda giderken, hoşlanmadığı bir komşusuyla karşılaştı. Komşu sordu. — Bu eşekle nereye gidiyorsun? — Yahu bu köpek be. Köpekle eşeği birbirinden ayıramıyor musun? diye tersledi. Komşu, aldırış etmeden: — —Ben köpekle konuşuyorum. Sen ne diye söze karışıyorsun?!
Adamın biri arkadaşını ziyarete gelmişti. Bahçe kapısını açacakken, ilerde havlayan bir köpek görünce durakladı. Bunun üzerine yoldan geçen biri ona: — Korkmayın, dedi. "Havlayan köpek ısırmaz." — İyi ama ya köpek bu atasözünü bilmiyorsa?!
havlamak - лаять ısırmak – кусать ziyarete gelmek – прийти в гости duraklamak – остановиться atasözü – пословица
«Uzunca liste»
Adamın birini kuduz köpek ısırmış. Ama adam çok ihmalci biri olduğu için “bugün iğne olurum, yarın iğne olurum” derken iş işten geçmiş. Doktora başvurup da gerçeği anlayınca hemen bir kağıt kalem isteyip uzun uzun bir şeyler yazmaya başlamış. Doktor uzun süre beklemiş, bir ara dayanamamış ve sormuş: — Vasiyetnameniz bu kadar uzun mu? — Vasiyetname falan hazırlamıyorum, doktor bey... Ben ısıracağım kişilerin listesini yapıyorum...
kuduz – бешенный ihmalci – небрежный iğne – укол iş işten geçmek – упустить случай başvurmak – обратиться к кому-либо gerçek – правда dayanmak – выдержать vasiyetname – завещание hazırlamak – готовить liste - список
Bir Fransız, bir İngiliz ve Temel bir gemideydiler. Bir kaza oldu ve gemi battı. Kazadan sonra onlar yüzdüler ve ıssız bir adaya geldiler.
İngiliz kumsalda bir lamba buldu. Fransız "Bu Alaattin'in lambası olabilir," dedi. Sonra Fransız lambayı aldı ve ona dokundu. O anda lambadan bir cin çıktı.
Cin "Benden ne istiyorsunuz," diye sordu, İngiliz "Ben İngiltere'ye gitmek istiyorum," dedi. Cin hemen onu İngiltere'ye gönderdi. Sıra Fransız'a geldi. Fransız "Ben Fransa'ya gitmek istiyorum," dedi. Cin hemen onu Fransa'ya gönderdi.
Sıra Temel'e geldi. Temel biraz düşündü. Sonra cin "Çabuk ol!" dedi. Temel etrafa baktı ve ona "Benim arkadaşlarım gitti. Ben bu ıssız adada yalnız kaldım. Ben arkadaşlarımı geri istiyorum," dedi.
gemi – корабль kaza – авария, катастрофа batmak – утонуть kumsal – песок ıssız – необитаемый geri – назад
«TEMEL ve CİN»
John ter içinde odun kesiyordu. Biraz ileride bir Kızılderili vardı. Kızılderili John'a bakarak "Bu kış soğuk olacak," dedi ve gitti.
John "Kızılderililer yıllardır doğada yaşıyorlar. Kızılderili mutlaka bir şey biliyor," diye düşündü. Sonra tekrar odun kesmeye başladı. Ama bu sefer daha çok odun kesti.
Biraz sonra başka bir Kızılderili geldi. Kızılderili John'a bakarak "Bu kış çok soğuk olacak," dedi ve gitti. John iyice panik oldu. Sonra tekrar odun kesmeye başladı. Bu sefer daha fazla odun kesti. John deli gibi odun kesiyordu.
John çok yoruldu. Sonra başka bir Kızılderili geldi. Kızılderili "Bu kış çok çok soğuk olacak," dedi. Kızılderili gidiyordu ki, John "Nereden biliyorsun," diye sordu.
Kızılderili sakin bir şekilde "Benim atalarım şöyle der: Beyaz adam çok odun kesince, kış çok soğuk olur," dedi.
«Ataların hikmeti»
ter – пот odun kesmek – рубить дрова Kızılderili – индеец doğa – природа mutlaka – обязательно bu sefer – в этот раз deli – сумасшедший ata – зд. предок
George W. Bush bir ilkokulu ziyaret eder. Çocuklara:
- Sorusu olan var mı? der ve küçük Bob sözü alır: - Benim üç sorum olacak: 1- Seçimlerde daha az oy almanıza rağmen nasıl oldu da başkan oldunuz? 2- Hiroşima'ya atılan atom bombası sizce dünyanın en büyük terör faaliyeti değil midir? 3- Hiçbir neden yokken neden Irak'a saldırmak istiyorsunuz? Aniden zil çalar ve çocuklar teneffüse çıkarlar. Çocuklar geri döndüğünde bu sefer sözü küçük Tom alır: - Benim beş sorum olacak: 1- Seçimlerde daha az oy almanıza rağmen nasıl oldu da Başkan oldunuz? 2- Hiroşima'ya atılan atom bombası sizce dünyanın en büyük terör faaliyeti değil midir? 3- Hiçbir neden yokken neden Irak'a saldırmak istiyorsunuz? 4- Bugün neden zil 30 dakika erken çaldı? 5- Bob nerede?
«BOB NEREDE ?»
ziyaret etmek - посещать seçimler – выборы oy – голос (на выборах) -a rağmen – не смотря на… faaliyet - акт saldırmak - нападать aniden – вдруг zil - звонок
Einstein bir çok yerde konferanslar vermişti. Bu konferanslara özel şoförün kullandığı bir arabayla gidiyordu. O konferans verirken şoför de dinleyiciler arasında oturarak onu dinlerdi. Bir gün yine bir yere konferansa gidiyorlardı. Bir aralık şoför:
-Dr Einstein, dedi, sizi o kadar uzun zamandır defalarca dinledim ki artık yapacağınız konuşmayı kelimesi kelimesine biliyorum.
Yaşlı adam pası almıştı. -Pekala, dedi, şimdi gitmekte olduğumuz yerde beni tanımazlar. Palto ve şapkalarımızı değişelim ve sen konuş.
Şoför konuştu. Gerçekten de dersini iyi çalışmıştı. Biri çıkıp da daha önceki konferanslarda sorulmamış bir soru soruncaya kadar sorular kısmını bile başarıyla götürüyordu. Yine de bozuntuya vermedi: -Böyle basit bir şeyi sormanız gerçekten çok garip, dedi, şimdi arka sırada oturan şoförümü çağıracağım ve size cevap vermesini söyleyeceğim.
«EİNSTEİN'İN AKILLI ŞOFÖRÜ»
dinleyici – слушатель kelimesi kelimesine – слово в слово - ıncaya kadar – до тех пор пока не… bozuntuya vermek – растеряться basit – простой garip – странно
Öğretmen Ali'ye sorar: — Sizin köyde doğan büyük adam var mı? Ali cevap verir: — Hayır öğretmenim, bizim köyde hep bebekler doğuyor.
«Altı kısa fıkra»
doğmak - рождаться
1.«BÜYÜK BEBEKLER»
Evini kaybeden küçük çocuğa polisler soruyor: — Yavrum senin evin nerede? — Parkın karşısında! — Peki park nerede? — Evin karşısında!
tarif- описание kaybetmek – терять
2.«ADRES TARİFİ»
Adamın biri doktora gitmiş. Doktor, tahlil sonuçlarını ve röntgen filmlerini uzun uzun incelemiş ve adama: — Maalesef beyefendi, - demiş. — Fazla ömrünüz kalmamış. Adam çok üzülmüş ve: — Peki ne kadar yaşayacağım doktor? — On. — Doktor, on ne? On ay mı, on hafta mı, on gün mü? Doktor: Dokuz, sekiz, yedi, altı…
ömür – жизнь tahlil sonuçları – результаты анализов incelemek – изучать
3.«ÖMÜR»
Öğretmen, Zeynep'e sorar: - Söyle bakalım yavrum, Hindistan mı daha uzaktır, Ay mı? - Hindistan efendim. - Nasıl olur kızım? - Öğretmenim, Ay'ı görebiliyoruz, ama Hindistan'ı hiç göremiyoruz.
ay - луна Hindistan – Индия
4.«HANGİSİ UZAK»
Adamın biri, trafik kazasında yaralanır. Yardım için polis gelir ve adama: - Adınızı söyleyin de karınıza haber verelim, der. Yaralı adam cevap verir: - Gerek yok, karım benim adımı bilir.
kaza – авария yaralanmak – быть раненным haber vermek – сообщить
5.«KARISI BİLİYORMUŞ»
Leyla, ağacın altına oturmuş resim yapıyordu. Babası kızın elindeki bomboş kağıdı görünce sordu: -Leyla, ne resmi yapıyorsun bakayım? Çimenlikte bir keçi resmi. -Çimenler nerede? -Keçi hepsini yedi. -Ya keçi? -Yiyecek bir şey kalmayınca o da gitti.
kaza – авария yaralanmak – быть раненным haber vermek – сообщить
6.«RESİM»
Onların yolu çok uzunmuş, hava da güneşli ve sıcakmış, terlemişler, susamışlar.
Az ileride bir kapı görmüşler. Kapının arkasında büyük bir meydanda, altın bir çeşmeden buz gibi su akıyormuş. Yolcu kapıdaki bekçiye sormuş:
- İyi günler! - İyi günler! - bekçi demiş. - Burası harika bir yer, adı ne? - Burası cennet. - Ohh, çok iyi cennete gelmişiz, biz çok susadık. - İçeriye girip istediğiniz kadar su içebilirsiniz- demiş bekçi ve eliyle çeşmeyi göstermiş. - Atımla köpeğim de susadılar… - Kusura bakmayın, buraya hayvanlar giremez.
Yolcu çok üzülmüş, çok susamış, ama suyu tek başına içmek istememiş ve teşekkür edip yoluna devam etmiş. Uzunca bir süre gitmişler ve küçük bir kapıya varmışlar. Kapıda bir bekçi varmış,
- İyi günler! - İyi günler! - demiş bekçi. - Atım, köpeğim ve ben çok susadık.
Bekçi eliyle taşları göstererek: - Su taşların arasında bir çeşme var, oradan istediğiniz kadar su içebilirsiniz - demiş. Yolcu, atı ve köpeği istedikleri kadar su içmişler ve yolcu bekçiye teşekkür etmiş. - Buranın adı ne? - Cennet. - Cennet mi? Biz iki kilometre önce bir kapı gördük. Bekçi buranın cennet olduğunu söyledi. - Orası cennet değildi. Cehennemdi. Yolcunun aklı karışmış. - En iyi dostlarına sırt çevirenlerin hepsi orada kalır…- bekçi demiş.
«CENNET VE CEHENNEM»
cennet – рай cehennem – ад terlemek – потеть susamak – испытывать жажду çeşme – источник, фонтан yolcu – путешественник bekçi – охранник at - лошадь, конь köpek – собака kusura bakmayın – не обессудьте taş – камень dost - друг akıl karışmak - в голове все перепуталось - a sırt çevirmek – повернуться спиной к…
Bir işsiz Microsoft’un verdiği iş ilânına başvurur. Personel şefiyle kısa bir görüşme ve test temizliğinden sonra şef şöyle der: - İşe kabul edildin, bana e-mail adresini ver, sana başlama tarihini bildireceğim. - Ama benim bilgisayarım ve e-mail adresim yok. - Bu durumda sizi işe alamam. Adam ne yapacağını düşünür ve cebindeki 105 $ ile dışarı çıkar. Hale gidip, 10 kg domates alır ve satar. Sermayesini iki katına çıkarır.Bu işi birkaç kez daha yapar ve parasını artırır. Sonra kendine bir el arabası alır, bir süre çalışır daha sonra bir kamyonet alır. İşleri çok iyidir ve kısa bir süre sonra büyük bir gıda toptancısı olmuştur. 5 yıl sonrada Amerikanın en büyük gıda distribütörü olmuştur.Artık ailesinin geleceğini düşünür ve bir hayat sigortası firmasına başvurur. Görüşme sonunda sigortacı teklifini göndermek üzere e-mail adresini ister. Adam e-mail adresi olmadığını söyler. Sigortacı şaşırır ve:
- Çok enteresan, bir e-mailiniz olmadan böyle bir imparatorluk kurmuşsunuz, eğer e-mailiniz olsaydı ne olurdu acaba? - Microsoft’ta temizlikçi olurdum…
«E-MAIL»
işsiz – безработный iş ilânına başvurmak – обращаться по объявлению о работе görüşme – встреча, переговоры test temizliği – проверочная уборка (он пришел на место уборщика) kabul etmek – принимать bildirmek – сообщать hale – овощебаза sermaye – капитал
artırmak – увеличить el arabası – тележка kamyonet – грузовик gıda toptancısı – продуктовый оптовик gelecek – будущее hayat sigortası – страхование жизни teklif göndermek – отправить предложение şaşırmak – удивляться kurmak – построить temizlikçi – уборщик
Anne ve babası ile uzun bir tartıştıktan sonra bıyıkları yeni terleyen delikanlı, bavulunu toplamış..
"Sakın beni durdurmaya kalkmayın.. Ben heyecan istiyorum, Aşk istiyorum.. Coşku istiyorum.. Bol para, güzel kızlar istiyorum.. Bu evde bunların hiçbiri mümkün değil.."
Sonra kapıya doğru yürümüş..
"Dur" diye bağırmış, babası arkasından..
"Size söylemiştim, beni durdurmaya teşebbüs etmeyin" diye geriye bağırmış delikanlı..
"Dur" diye yeniden bağırmış babası, oğlu bahçe kapısından çıkarken..
"Dur... Beni bekle.."
«Beni Bekle»
tartışmak – спорить terleyen – пробиваться (об усах) delikanlı – парень toplamak – собрать durdurmaya kalkmak – попробовать остановить heyecan – волнение coşku – энтузиазм, страстное желание bol para– куча денег mümkün – возможно bağırmak – кричать teşebbüs etmek – предпринимать попытку beklemek - ждать
Süpermarkette alışveriş yapan genç adam, kendisini takip eden bir hanım fark eder.Kadına bakıyor, kadın ise dik dik bakmaya devam eder. Nihayet kasa önünde kuyruğa gelirler.
Kadın adamın birkaç sıra önüne duruyor. Kadın der ki: - Özür dilerim. Böyle dikkatli bakmam sizi rahatsız etmiş olmalı. Üzgünüm ama geçenlerde ölen oğluma o kadar benziyorsunuz ki!
Adam şöyle cevap verir: - Bunu duyduğuma çok üzüldüm.Sizin için yapabileceğim bir şey var mı? - Evet, yavrum, az sonra eşyalarımı alıp çıkarken ne olur bana «güle güle anne» diye söyleyebilir misin?
- Tabiki! - der genç adam
Yaşlı kadın çıkarken genç adam ona el sallar ve «güle güle anne» diye söyler.
Adam birisini mutlu etmenin mutluluğu içinde gülümser ve ödeme sırası kendine gelince kasanın 150 dolar yazdığını görür.
Kasiyere sorar: - Bu nasıl olur? üç parça eşya aldım,- der. Kasiyer sakin cevap verir: – Anneniz dedi ki, hesabını siz ödeyeceksiniz
«Güle Güle, Anne»
takip etmek – следить, преследовать fark etmek - замечать dik dik – прямо, зд. в упор nihayet – наконец kuyruk –очередь rahatsız etmek – беспокоить benzemek – походить на кого-л. el sallamak – махать рукой mutluluk – счастье sakin – спокойно hesap ödemek - оплачивать счет
Bir İngiliz vampir, bir Fransız vampir, bir de Temel vampir
Uçakta gidiyorlarmış. Bir süre sonra İngiliz vampir aralarından ayrılmış, aşağılara dalmış. Bir süre sonra geri gelmiş ki, ağzı yüzü kan içinde.
Sormuşlar: - Ne oldu, nereye gittin?
İngiliz vampir : - şu aşağıdaki beyaz evi gördünüz mü?
Cevap:- Gördük.
İngiliz Vampir : - Onun yanındaki duvarı gördünüz mü?
Cevap: - Gördük.
İngiliz vampir : - Onun yanında uyuyan küçük çocuğu gördünüz mü?
Cevap: - Gördük.
İngiliz vampir : - İşte ben o çocuğun kanını içtim, geldim.
Yolculuk devam eder. Bir süre sonra Fransız vampir de aynı şekilde ayrılıp aşağılara gider ve geldiğinde onun da yüzü gözü kan içindedir.
Yine sorarlar: - Nereye gittin?
Fransız Vampir: - Şu aşağıdaki ağacı gördünüz mü?
Cevap: - Gördük.
Fransız Vampir: - Onun yanındaki küçük tabut gördünüz mü?
Cevap: - Gördük.
Fransız Vampir: - O tabutta yatan yeni ölen adamı gördünüz mü?
Cevap: - Gördük.
Fransız Vampir : - İşte ben o adamın kanını içtim geldim.
Yolculuk yine devam eder. Bir süre sonra Temel Vampir aynı şekilde ayrılır ve o da ağzı yüzü kan içinde geri gelir.
Ona da sorarlar: - Nereye gittin?
Temel Vampir: - Şu aşağıdaki evi gördünüz mü?
Cevap: - Gördük.
Temel Vampir: - Peki onun yanındaki direği gördünüz mü?
Cevap: - Gördük.
Temel Vampir: - İşte ben o direği görmedim.........
«Temel Vampir»
uçak – самолет ayrılmak – отделяться geri gelmek – возвращаться kan – кровь aşağıda – внизу yanında – рядом uyuyan – спящий devam etmek – продолжать(ся) tabut – гроб ölen – умерший aynı şekilde – таким же образом direk – столб
Telefon çalar, Hizmetçi 'Alo' der
A: Kızım benim, hanımı çağırıver sen bana H: Bir dakika efendim H: Alo A: Ne oldu kızım, hanım nerede? H: Ay beyefendi nasıl söylesem, hanımefendi yatak odasında biriyle beraber. A: Ne, bir adamla mı? H: Maalesef, beyefendi. A: Ne?!, hem de benim evimde ha! Bana bak kızım, git benim çalışma odama, aç masamın çekmecesini oradaki tabancayı al, ikisini öldür, emrediyorum sana! H: Beyefendi, ben nasıl yaparım öyle şeyi? A: Yaparsın, bak telefonda bekliyorum, yürü haydi İki el silah sesi duyulur.. H: Alo, beyefendi A: Ne yaptın kızım? H: Söylediğiniz gibi silahı aldım, ikisini de öldürdüm efendim. Sonra da silahı havuza attım. A: Ne havuzu?
H: Bahçedeki yüzme havuzuna beyefendi, nereye olacak? A: Ulan bizim villada yüzme havuzu yok ki, orası neresi Alooo?
«Orası Neresi»
hizmetçi - служанка, горничная çağırıvermek – немедленно позвать çalmak - зд. звонить о телефоне tabanca – пистолет öldürmek – убить emretmek – приказывать silah – оружие duyulmak – слышаться, послышаться havuz - бассейн
Trabzonla Rize arasında bir zamanlar gümrük varmış. Temel hergün bisikletle ve önünde bir kum torbasıyla gümrükten geçermiş. Bir gün Gümrük Memuru bu durumdan kuşkulanmış. Temel'e : - Dur. Ne geçiriyorsun gümrükten, demiş. Temel : - Kum, demiş.
Memur kum torbasına elini sokmuş karıştırmış gerçekten sadece kum varmış torbada. Bu olaydan sonra Temel yıllarca gümrükten bisikletle önünde kum torbası olduğu halde geçmiş. Yıllar sonra Trabzonda bir kahvede Temelle Gümrük Memuru karşılaşmış.
Gümrük Memuru : - Ulan Temel artık emekli oldum sana birşey yapamam gerçekten ne geçiriyordun gümrükten?, demiş. Temel: - Bisiklet, demiş
«Gümrük»
gümrük – таможня arasında - между kum – песок geçmek – переходить через geçirmek - проносить что-то через durum – положение kuşkulanmak – сомневаться в чем-л., подозревать sokmak - засовывать karıştırmak – перемешать karşılaşmak - встречаться ulan – обращение: дружище, приятель emekli – пенсионер gerçekten – действительно - mış – аффикс давнопрошедшего времени, время на mış часто используется в сказках и анекдотах.
Temel ile Cemal bir gün lüks bir otelin lobisinde çok güzel bir kadın görürler. Temel der ki, «Cemal, ben gidip bu kadınla bir konuşayım, belki akşam yemeğini beraber yeriz…»
Temel yaklaşır kadına, sorar: - Benimle bir akşam yemeği yer misiniz? - Bahse girerim şu kapıdaki Mersedes sizin değil. - Hayır, değil. - Bankada da sizin bir hesabınız yoktur? - Hayır, yok. - Karadeniz kıyılarında 2 katlı villan da yoktur? - Hayır, yok. - O zaman ne duruyorsun karşımda?
Temel’in morali bozulur ve Cemal’in yanına döner. - Cemal, benim kırmızı Lamborgini sana versem, Mersedesini bana verir misin? - Veririm, Temelcim. - Bir telefon etsem kendi bankamdan bana bir hesap açarlar mı? - Açarlar, Temelcim… Sen bankanın sahibisin... - Tamam, o da kolay da, ama babam üçüncü katı yıkmama izin vermez!!!
«TANIŞMA»
belki – может быть yaklaşmak - приближаться bahse girmek – держать пари, спорить Karadeniz kıyılarında – на берегу Черного моря durmak - стоять karşında – напротив morali bozmak – портиться (о настроении) sahip - владелец yıkmak – сносить, разрушать izin vermek – разрешать, давать разрешение
Сможете задать свои вопросы
Ознакомитесь со структурой изучения турецкого языка и подберете подходящую вам программу
Прослушаете вводную лекцию про аффиксы, строение турецкого языка
Обучайтесь турецкому у дипломированных преподавателей и носителей языка
Школе «Твой Турецкий»
15 лет
Преподаватель турецкого языка и литературы, общий стаж работы больше 10 лет. Окончил Анкарский университет.
Мехмет работал преподавателем на гос. курсах Анкарского университета TÖMER и в Беларуси (Минск).
Является доброжелательным, терпеливым и интеллигентным преподавателем. Преподаёт в нашей школе с 2017 года.
Мехмет Бей
Окончил университет Мармара в 2005 году.
Преподает турецкий язык и литературу, больше 7 лет опыта работы преподавателем, переводчиком и писателем. Так же владеет английским и русским языком.
Изучает восточные языки, среди которых персидский. Работает в нашей школе с 2019 года.
Салих Бей
Окончил Университет Орду, учился на факультете турецкого языка и литературы. Диплом магистра получил в РУДН, факультет сравнительной истории цивилизаций.
Преподает на протяжении 12 лет. Владеет русским, персидским и английским языками.
Сочетает в обучении не только требовательность, но и поощрения за старание учеников. Преподаёт в нашей школе с 2010 года.
Бирол Бей
Получил педагогическое образование в Анкарском университете. Специальность — «Преподаватель турецкого языка и литературы». Работает в нашей школе с 2016 года.
Ученую степень аспиранта по специальности «Языковедение» получил в Московском Институте Иностранных Языков.
Преподаёт более 10 лет, в нашей школе с 2017 года. Помимо этого, имеет опыт преподавания в ВУЗах. Владеет английским, русским и диалектами турецкого языка.
Орхан Бей
Выпускница факультета международных отношений МГУ. Проходила обучение в США, в высшей школе Fairfield, получила международный сертификат TÖMER. Опыт репетиторской деятельности составляет более 20 лет.
Марина работала туристических компаниях Турции, ездила в командировки в Турцию и Великобританию. Стажировалась в турецком посольстве в Москве. Работает в нашей школе с 2009 года.
Марина Ханым
Постоянно совершенствует свои знания языка, истории, религии, культуры Турции. Закончил подготовительное отделение факультета восточных языков + бакалавриат в 2019 году.
Знает много интересного о жизни в Турции и может рассказать про особенности турецкого менталитета.
Уделяет особое внимание практике. Работает в нашей школе с 2015 года.
Максим Бей
Выпускник турецкого лицея и Российского национального университета. Прошёл международный курс турецкого языка TÖMER. Изучал язык с 1994 года.
Получил образование за рубежом, работал переводчиком и гидом в турецких компаниях. Стажировался в туристической компании Tez Tour и в МИДе Турции.
Преподаёт в нашей школе с 2009 года. Работает репетитором более 15 лет.